arkeoloji, arkeoloji nedir, arkeoloji tarihi, sanat tarihi

Arkeoloji Ve Sanat

"Zenci uygarlığı" kavramı, sanat eşyaları aracılığıyla ortaya çıktı: bu eşyalar hiçbir "maddi anı" bırakmamış bir tarihini başlıca tanıklarıdır. Tarihöncesiyle ilgili buluşlar ve afrika arkeolojisinin son verileri, zenci Afrika' da ki plastik sanatlar tarihinin ana hatlarını belirleme olanağı verdi. Yenitaş çağının başında Sahra henüz  bir çöl değildi; burada çok ilginç sanatsal etkinlikleri olan zenci topluluklar yaşıyordu. Accerler tasilisinin kaya oyuklarında, Hoggar 'da Tibesti 'de Ennedi 'de boyalı gravürler ve freskler bulundu. Tropikal Afrika 'da pişmiş toprak parçaları, başlar, süslemeler ile bezenmiş insan figürü parçaları ile Nijerya' nın Jos yöresindeki kalay madenlerinde keşfedilen ve Nok uygarlığına mal edilen yuvarlak oturaklarla birlikte bulunan ilk demir sanayisi III. yy. 'a aiitir. Yoruba ülkesinin (Nijerya 'nın Güney-Batısı) en önemli dinsel merkezi olan İfe' nin sanatı X. ve XIV. yy. 'lar arasında gelişti. Nok sanatıyla İfe sanatı  karşılaştırıldığında ikincisinin birincisinden türemesi olasılığı yalnızca pişmiş toprak kalıntılarına dayanır; çünkü İfe 'de de bronzdan baş ve heykelcikler, kuvarsitten kaideler ve birkaç taş heykel bulunmuştur. İbo ülklesinde (Güney-Doğu Nijerya) İgbo Ukvu 'da bulunan bronzlarından İfe bronzlarından önce geldiği, yapılan radyokarbon testlerinin tarih olarak İ.S. VII. yy. 'ı göstermelerinden anlaşılmaktadır. Ama, İfe 'dekiler gibi, tanrısal krala tapınma törenleri ile ilgili olduğu sanılan bu eşyaların barok, süslü üslubunda bakılırsa, bu tarihlendirme şaşırtıcıdır.

Daha az olmakla birlikte, Güney Afrika 'da da birçok arkeolojik buluntu çıkarıldı. Nijer ırmağının sol yakasında, Mopti 'nin aşağısında bulunan insan biçimindeki  pişmiş toprak heykelciklerin, Batı Afrika 'da cenaze törenlerinde günümüzde de kullanılan heykelciklerle bağıntılı olduğu görülüyor. Çok önemli başka bir arkeolojik merkez olan Çad gölü, Nijerya ve kamerun arasında yer alır: Sao ülkesinde bulunan 120 'den çok sit alanında, X. yy. 'dan XVı. yy. 'a uzanan dönemle ilgili çok sayıda eşya (pişmiş toprakve bronzlar) ele geçmiştir.

Kullanılan Malzeme Ve Yöntemleri

Afrika sanatının günümüze kadar bilinen sanatsal veriminin en büyük bölümü tahta ve taş heykelciliği ile toprak kabartılardan oluşur; bu plastik çalışmaların en büyük bölümüyse Orta ve Batı Afrika 'da gerçekleşti. Bununla birlikte, plastik gelenekleri zengin olan bu yörelerde sanatsal anlatıma ayrıcalıklı yer verilmiştir bir halkla, bu gelenekten hiç pay almamış bir halkın yan yana yaşadığı sık görülen bir durumdur.

En gözde malzeme, tahtadır. Sanatçı, seçtiği ağacı kendi elitle kesip yonttuktan sonra, ağacın bir figürü anımsatan doğal çıkıntısı değerlendirebilir.Çoğunlukla, kendisini belli bir kısıtlama içine sokan silindir biçiminde bir kütükle işe başlar. Yontma işlemi her zaman doğrudan yapılır. Ancak kaba yontulara olanak veren geniş ağızlı bir baltayla başın ve bedenin taslağını çıkaran sanatçı, daha sonra bir ya da iki aydemiri ile çalışır. Bu aletler, bir ucunun şişkin bölümüne boydan boya uzun ve ince bir bıçak ucu takılı kısa bir saptan oluşmuştu; bıçağın ucu yelpaze biçiminde yassıltılmıştır ve keskindir.

Heykelci aynı zamanda taş makası olarak kullandı sapsız demirlerden, çeşitli boy ve biçimdeki bıçaklardan yararlanarak ayrıntılar üzerinde çalışır (Gözkapakları, Saçlardaki çizikler…) Cilaya ve patinaya büyük önem veren haklarda heykeller yapıldıktan sonra sert ve tüylü yapraklarla ya da pöstekilerle perdahlanır. Tahta dışında, yontulan başka malzemeler de vardır; taş -hemen her zaman yumuşak olan ve bıçakla işlenen siteatit türünde bir taştır- ve fildişi.Kabartma tekniğiyle yapılan eşyalara gelince, doğrudan güneşte kurutulmuş ya da ateşe tutularak pişirilmiş kili doğrudan yoğurarak yapılmış olanlarla mum kalıpla döküm yöntemine göre bronz, bakır ya da altından yapılmış olanlar arasında ayrım yapmak gerekir. Afrika çömlekçi kadınsa demircinin karısıdır. Akdeniz ya da Orta doğu ‘dan geldiği sanılan bal mumu dökümü tekniği ise Afrika ‘nın batısında geliştirilmiş ve dikkate değer bir inceliğe kavuşturulmuştur. Bal mumu ya da kilden oluşturulan model, üstüne ince bir kat bal mumu dökülerek, modelin biçimini alan, ateş toprağından bir kalıbın içine yerleştirilir; kalıbın üstünde bulunun bir tür huniden dökülen erimiş maden, önceden eriyen balmumunun yerini kaplar. Kalıp soğuduktan sonra özenle kırılır, yapıt ortaya çıktıktan sonra da, pürüzler makasla temizlenir.

Özellikle uzmanlık gerektiren heykelcilikte, mesleki bilgiler ve üzerinde çalışılan modeller, meslek sırlarını kıskançlık ile koruyan sanatçılar çevresinde, babadan oğul'a geçerdi. Kural olarak, heykelciler, dinsel bir “Tarikattın”, önderlerin ya da geleneksel olarak sipariş verme hakkında sahip olan kişilerin isteği üzerine çalışırlar. Sanat yapıtları, dinsel ya da siyasal bir hiyerarşiyi yansıtır. Estetik sözcük dağarının dökümünü yapan anketler, sanatçılar ve “sipariş verenlerin” yalnızca estetik hazzı gözeterek isteklerde bulunmuş olabileceklerini gösterseler de “Sanat sanat içindir” kavramının var olmadığı kesindir. Sanat yapıtı bir işe yaramalıdır; kullanacak kişinin, nesnenin belirli bir modele uymasını istemesi, o eşyanın işlevsel bir değeri bulunduğunu gösterir; zenci Afrika sanatını ele alan birçok kitapta, bu eşyaların amaca uygunlukları açısından tam anlamıyla incelenmiştir.

Zenci Afrika sanatı, kesinlikle figüratif ve betimleyicidir; en çok işlenen motif, insandır: ataları betimleyen heykeller ve masklar, ölmüşlerin ruhları için geçici bir sığınak meydana getirirler ya da sadece anma değerine sahip olurlar; bunlar tapınılan ya da kendilerine kurbanlar sunulan tanrısal varlıkların imgeleri, demir kazıkların saplandığı ya da üzerine büyülü nesnelerin asıldığı insanbiçimli “Fetiş” lerdir. Evlerin temel direkleri, kapı ve kilitler, oturma yerleri, dokuma tezgâhlarının makara destekleri, çoğu zaman insan biçimci konularla işlenmiştir. Geometrik süsleme motiflerine gelince, taşıdıkları adlardan belirli bir gerçeği canlandırdıkları ve belli bir mesajı aktardıkları anlaşılır.