büyük iskender, büyük iskender kimdir, büyük iskederin hayatı

Büyük İskender ve İmpatorluğu

Büyük İskender tarihin en ünlü en göz alıcı simalarından biriydi, yaşarken tanrı olan yegâne liderlerden biriydi. Onun hakkında iki bilgi çok dikkat çekicidir. Uyurken yastığının altında Homeros Ilyada’ı taşır ve bir hançer bulundururdu. Makedonya’nın antik dünyada büyük yer kaplamasının tek nedeni büyük İskender’in oralı olmasıdır. Yunan site devletleri başta Atina devleti ve halkları Makedonya’a geri kalmış olarak, varoş bir yer olarak görüyordu. Büyük İskender arete kavramını temsil ediyordu. Yunanlılara göre bu kavram maço erkek olarak tanımlarlar ancak Aristoteles ve Platon arete hakkında erdemli insan tanımını yapar.

Ayrı zamanda Aristoteles İskender’in öğretmenidir!

Yunan devletleri karanlık çağdan bu yana her konuda bilimde, sanatta, edebiyatta, felsefi düşünceler devlet yönetiminde siyasi ideolojiler olarak, o dönemin entelektüel devletlerinin başında geliyordu. Hatta özgür düşünce ve bunları halka yansıtmak olarak tek diyebiliriz. Bu düşünceleri karanlık çağdan önceleri de sahipti. Yunanılar Miken Minos devirlerinde dahi Yunanistan’da bir düşünce sistemi gelişiyordu, bunun yegâne sebebi ise uluslararası ticaret. Bu ticaretle ile mısır başta olmak üzere, Yakın doğu devletlerinden getirdikleri düşünceleri homojen bir yapı şeklinde kendi kültürlerine adapte ettiler. Günümüzde dahi antik Yunan tarihi en ilgi çekici araştırma alanlarından biridir.

Yunanistan’da bu düşünce ortamı ve gelişmeler yaşanırken, Yunan halkı ve site devletleri Makedonya ülkesini hâlâ karanlık çağda görüyordu.

Makedonya krallıkla yönetiliyordu Yunan site devletleri bu durumu da hoş karşılamıyordu.

350 Yıllarında Persler, Yunan site devletlerine gayet açıkça sert bir şekilde saldırıyordu. Dünyanın ilk tarih kitabı olarak bildiğimiz; Herodot Tarihi resmen bu savaşları anlatır İskender’in babası olan, ikinci Philip Yunanistan’ı birleştirmek istiyordu. Hellas birliği kurup Perslere karşı gelme niyetini taşıyordu. Philip, Atina kültürünü benimsedi, askeri olarak bir nevi yunan Makedonya sentezi yaptı. Karanlık çağdan sonra gelişen hoplit sistemi yani Yunan site devletlerinin askerliğe yansıması olarak bilinen, hoplit sistemini sistemini geliştirdi.

Kargıların boyunu uzattı ve hoplitlerin sayısını artırdı.

338 tarihlerine gelindiğinde Atina Teb ittifakını yendi, bu savaşın KaironeadI. Bu savaşta Philip suikasta kurban gitmiştir ancak bu savaşta atlı birliklerin başında bulunan, daha 18 yaşında olan büyük İskender ilk kez sahneye çıkmıştır ve babası öldükten sonra tahta kendisi geçmiştir. Babasının ideallerinden daha büyük ideallere sahip olan büyük İskender, gözünü Perslere dikmiştir. İlerleyen yıllara sadece Perslerle kalmadığını göreceğiz. O dönemin bilinen dünyanın her yerini alarak müthiş bir askeri dahi olduğunu dünyaya göstermiştir. Modern dünyadaki çoğu tarihçiyi kendine hayran bırakmıştır.

İskender başa geçer geçmez, fetih politikalarına başlamıştı bile M.Ö 335 yılında Tebler ayaklandı. Tebler’e İskender merhamet dahi göstermeden kısa sürede bastırdı, bu ayaklanmayı sert bastırma bağımsızlık isteyenlere sert bir mesaj olarak algılandı.

Perslerin durumunu tarihçiler iki şekilde değerlendirir; Birincisi üçüncü Daryus’un saltanatını zayıf bir saltanat olarak görenler, ikincisi ise güçlü bir imparatorluk olarak ikinci perspektif kulağa daha doğru geliyor ,Pers imparatorluğu o dönemin en güçlü imparatorluğudur ve İskender’e baya bir tehdit oluşturuyordu pers imparatorluğu...

İskender’in seferleri dünya tarihinin en ilginç seferlerinden olabilir. İskender Yunan kültürü ile doğu kültürünü birleştirmeyi amaçlamıştır. İskender’in eşsiz bir vizyona sahip olduğu kesindi ve aynı derecede müthiş bir asker olduğu ancak kurduğu devlet İskender yaşayana kadar, eşsiz olmuştu İskender öldükten sonra Helen imparatorluğu bölünmüştü.

Plutarkos İskender’i şu şekilde özetlemiştir; O tanrılar tarafından dünyayı yönetmek ve uzlaştırmak için gönderildiğine inanıyordu, ikna edemediklerini ordularıyla yenerek tüm dünya insanlarını bir araya getirdi. Onların yaşamlarını geleneklerini evliliklerini ve yaşam biçimlerini sevgi ortamında birleştirdi.

M.Ö331 yılında Gaugamela’da Pers kralı üçüncü Daryus’u yendi, bu savaşın ardından dünyanın en güçlü imparatoru unvanını alsa da yaptığı en ilginç olay Pers giyim tarzını benimsedi ve çevresine giydirmeye çalıştı. İskender sadece toprakları ele geçirmeyi düşünmüyordu doğunun güçlü kültürünün farkındaydı, bunu Yunan kültürü ile birleştirme gayesi taşıyordu bir nevi de başarılı oldu.

 

İskender doğuya gittiğinde, Yunan kültürünü de yanında götürdü. Afganistan başlayarak, Yunan sporlarını ve heykellerini yaptırdı. Daha sonraki yüzyıllarda ortaya çıkan buda heykeli bu heykellerden esinlendiği düşünülür. İskender kendini Akhilleus’a benzetiyordu yarı tanrı olarak görüyordu kendini.

Üçüncü Daryus’u yendikten sonra İskender mısıra yöneldi, bu yöneliş askerî bir yöneliş değildi kültürel bir ziyaretti. Dinsel ve siyasi argümanlar olarak mısırdan çok etkilenmişti. Mısır’ın antik çağda etkisi inanılmazdı, yukarıda bahsettiğimiz gibi antik Yunan’ı aşırı etkilemiştir Mısır.

İskender, Amon rahipleri tarafından O paidie (oğlum) olarak karşılandı. İskender bu karşılamayı Zeus’un oğlu olarak yorumladı ve dünyayı alma kehaneti amon rahipleri tarafından İskender ‘e söylenmiştir. İskender bunu 18 yaşından beri arzuluyordu, bir nevi de ölmeden önce başardı.

İskender mısırdan elde ettiği paye ile Yakın doğu kralları ile kendini bir tutuyordu. Yunanlıları ise teoloji bir altyapıya dayanarak örgütledi. Yunanistan’da din sadece insanların sosyal yaşamların bir parçasıydı. Arkaik çağdan itibaren siyasette daha çok demokrasi, oligarşi, tiranlık gibi kavramlar ve halka ve elit sınıfa yönelik çalışmalarla siyasi iktidarlarını meşru kılmaya çalışıyordu. Yunan site devletleri, İskender sadece Yunanistan’ı elinde tutmak istemiyordu; Yakın doğu ve Mısır’ı da elinde tutmak istiyordu. Buralarda meşru bir siyasi iktidar yolu sadece dinden geçiyordu.

 

Bu gücü de Amon rahiplerinden almıştı zaten. Kendisini Zeus’un oğlu olarak görerek bu tanrı oğul ilişkisi İskender ile popüler oldu. Diğer antik çağ imparatorluklarına da yansıdı, bunun en zirve noktası hatta imparatorluk kültü denildiğinde, tarihte aklımıza gelen bir devlette yaşandı. Roma imparatorluğu Agustus İskender gibi yaşarken tanrı oldu.

İskender Fetihleri

 

İskender 18 yaşından beri savaş meydanındaydı. Babası Kaironea savaşında babasının emrinde atlı birliklere kumandanlık ediyordu. Babası öldükten sonra başa geçen İskender, yukarıda bahsettiğimiz Atina Teb isyanını sertçe bastırmıştı.

334 yılında Perslere saldırarak, Yunanların intikamını aldı. Pers imparatorluğunu yendiği zaman İskender 20 yaşındaydı bu onun ününü daha da çok artırmıştı.

İskender Perslere tekrar saldırmak için Çanakkale boğazı üzerinden Anadolu’ya geçti, Biga nehrinde persleri bir kez daha bozguna uğrattı. İskender’in savaşçı gücü bir kez daha ortaya çıkmıştı ve kurduğu o dönem için muhteşem atlı birliklerin gücü.

"Bir kâhinin sözü olan Gordion’daki ipi kim çözerse, o Asya’nın sahibi olacak."

İskender’in manevi duygularını körükleyen bir sözdü. Bu sözün ardından İskender bu düğümü İskender kılıcı ile kesti kâhinin sözü bir nevi daha sonraki yıllarda karşılık buldu. İskender isyanların hiç bilmediği o dönem için Hindistan’a kadar gitti.

 

İsos’ta İskender ve Pers kralı Darius karşı karşıya geldi. İskender kendi ordusunun gücünü biliyordu ve Pers kralının ordusunun sol kanadına ilk saldırıyı gerçekleştirdi. Ordunun sol kanadının işlevini kaybettirdi ardından ortasına saldırıp Pers kralını yenik düşürdü. Pers geleneklerine göre savaşta yenilen bir Pers hükümdarı esir düşmemek için savaş meydanını terk ederdi Darius’ta bunu yaptı.

İskender esir aldığı Pers kadınlarına oldukça nazik davranmıştır ve bu da yerel halk tarafından olumlu karşılanmıştır. İskender Lübnan kıyılarında Tyros kentini de almıştır. Babasının geliştirdiği saldırı sistemi ile surları yıkmıştır, bu yeni teknoloji olan gedik açma makineleri kent devletlerinde bir korkuya sebebiyet doğurdu.

İskender bir kez daha Mısır’a gitti bu sefer kültürel bir ziyaret değildi. Mısır’ı almaya gitti ve aldı kendini mısır firavunu ilan etti ve kendi adına bir kent kurdu. İskenderiye bu kent İskender’inin kuracağı kentlerin habercisiydi. İskender Afganistan’a kadar kendi isminde kentler kurdu. İskender m.ö. 331 yılında Gaugamela savaşında Perslere son darbeyi vurdu Pers imparatorluğunu bitirdi.

 

Perslerin kültürleri geleneklerinde hiçbir oynama yapmadı halkı serbest bıraktı hatta eski bürokrasi yerinde kaldı, bunu Mısır’da gerçekleşmişti. Aralarına Yunan ve Makedon memurlar koyarak bu antik çağ imparatorluklarında sıkça görülen uygulamalardan biriydi, yeni Asur bunu sıkça yapardı.

İskender’in Ölümü

İskender’in başarası sahip olduğu vizyon ve askeri zekâsıydı. Dünyanın en iyi askerî liderlerinden biri olarak görülür İskender askerleri aç veya susuz kaldığında onlarla aç susuz kalıyordu.

İskender doğunun din anlayışı ile Yunan’ın özgür düşünce ortamını kendinde buluşturduğu gibi, yönettiği halkalara da buluşturdu. Yakın doğuda her zaman dinen önemli unsur olmuştur, rahip krallar tanrı için savaşan imparatorluklar vardı. Din olgusunu İskender kendisinde topladı ve bunu karizmatik bir şekilde kullandı. İskender kurduğu devlette sadece kendisi ön planda idi nitekim 323’te Babil’de öldükten sonra halefleri imparatorluğu yaşatamadı.