göç nedir, iç göç, diş göç, neden göç edilir

Göç Nedir

Ekonomik, sosyal siyasal etkenler nedeniyle bireylerin ya da grupların yerleşmiş amaçlarıyla bir ülkeden diğerine, bir bölgeden diğerine yer değiştirmesi; muhaceret.  

Coğrafi Göç

Geçici ya da sürekli, yakına yada uzağa, gönüllü ya da zorlama sonucu, yasal ya da yasadışı, niteliksiz ya da son derece nitelikli işçilerle ilgili olabilir; yakın geçmişte, göç edenler arasında bir sınıflandırma yapılarak, sınır dışı edilmişler, mülteciler, ülkelerine kesin dönüş yapanlar, mevsimlik işçiler, yabancı işçiler birbirinden ayırt edilmiştir. Kimi zaman siyasal ya da dinsel nedenler ağır bassa da, göç hareketlerinin temel etmeni, iktisadi nedenlerdir.

Göç olayları çok Eski tarihlerde gerçekleşmeye başladı; ama sanayileşme ile birlikte ortaya çıkan nüfus patlamasının başlangıcından bu yana giderek önem kazandı. XIX. yy. süresince ve XX. yy. 'ın ilk yarısında Avrupa'dan Kuzey Amerika'ya, Latin Amerika'ya ve Okyanusya yapılan göçler çok büyük boyutlara ulaştı. İran'ın nüfusu 1840- 1914 arasında bu nedeniyle neden ne yarı yarıya azaldı. Okyanus ötesine göçler İngiltere'de 1860'a Almanya'da 1880 e doğru başladı: bu iki ülkenin her birinin nüfusları yirmi-otuz yıl içinde 6 'şar milyon azaldı.

XIX. yy. sonunda göç olayı, Çekoslavakya, Polonya, Rusya Balkan ülkeleri, İspanya, Portekiz, İtalya ve Yunanistan'ı da etkiledi: bu ülkelerden göç edenlerin toplamı da 6 milyonu buldu. Asya'da daha geç başlayan göç olayı, göç alan ülkelerin koydukları kısıtlayıcı önlemlerden ötürü daha sınırlı boyutlarda kaldı. II. Dünya Savaşı arasında göç hareketleri büsbütün sınırlandırılsa da, II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Bu kez Akdeniz kıyısı ülkeleri, Kuzeybatı Afrika ülkeleri, Antil Adaları ve Meksika'dan, niteliksiz işçi sıkıntısı çeken Sanayi ülkelerine (Fransa, Almanya federal Cumhuriyeti, İsviçre, İngiltere, ABD) doğru yeniden başladı. Kimi Zengin ülkeler (Özellik ve ABD beyin göçünden (Brain Drain) de yararlandı. Buna karşılık, Sanayi ülkelerindeki nitelikli işçi ve yöneticilerden de geçici olarak kimi geri kalmış ülkelere (Petrol üreticisi Orta doğu ülkelerine) göç etmesine yol açan tersine bir hareket de gözlenmektedir.

Türkler’de  Göç

1877- 1878 Osmanlı- Rus savaşı yüzünden Doğu Anadolu'da meydana gelen göçler Güftari, Âşık Ali, Ceyhuni Bayburtlu Zihnî gibi halk şairlerinin destanlarına konu oldu. Rumeli göçleri ile ilgili yapıtlara örnek olarak ise Zağra müftüsü Hüseyin Raci'nin Tarihçe-i Vaka-i Zağra adlı anıları (1910) anılabilir. Türkmen'lerin yaylalarla Kışlalar arasında mevsimlik göçlerini dile getiren halk şairleri (Şuayip Şahin) olduğu gibi zorunlu iskânla ilgili göç veri konu edilenlerde (Dadaloğlu) vardır. Savaşlar sonucu Türkiye'ye göç hareketleri Zühre ninem (K. Bilbaşar, 1981) bir göçmen kuştu o (A. Kutlu, 1985) gibi Çağdaş yapıtlarda da ele alındı.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra köyden kente nüfus göçü C. F. Başkut (Göç, 1962), Orhan Kemal (Gurbet Kuşları, 1962) F. Baykurt (Köygöçüren, 1973) D. Akçam (Köyden İndim Şehire, 1973) gibi yapıtları kültür farklılıkları, yaşama güçlükleri gibi sorunlar çevresinde işlendi. 1960' tan sonra yurt dışına, özellikle Almanya'ya işçi olarak gidenlerin karşılaştığı sorunlar geniş bir edebiyat konusu oldu: Türkler Almanya'da (B. Yıldız, 1966), Almanya defteri (V. Öngören, 1971), Alman ekmeği (B. Yıldız, 1974), Yeni konular (Füruzan, 1977), Oturma izni (Y. Pazarkaya, 1977), Almanya gurbeti (F. Savaşçı, 1977), Berlin üçlemesi (A. Ören, 1980), Yüksek fırınlar (F. Baykurt, 1983) vb.

Dış  Göçler

Türkiye, 1960'lara dışarıdan göç alarak nüfusu doğal artış hızının üzerinde artan bir ülke iken, bu dönemden sonra, göç veren bir ülke oldu. 1950'lerde başlayan ve Hızla gelişen iç göçler nedeniyle nüfus yayılmalarının başladığı kentsel alanlardaki iş olanaklarının buymuş talepleri karşılamaması, önemli ölçüde bir işsizliğin ortaya çıkmasına yol açtı (1960'lı yılların ortalarında işsizlik oranı, %9,5 idi). Bir işe sahip olanlarda (özellikle niteliksiz işçiler) düşük ücretlerle çalışıyorlardı. Bu dönemde Batı Avrupa ülkeleri ise önemli bir iş gücü sıkıntısı içinde bulunuyordu. Böylece, yurt dışında çalışma olanaklarının doğması, yurt içinde ekonomik koşulların zorlaması ile, Türkiye'den yurt dışına kızlı Bir göç başladı. Kişisel girişimlerle önce Almanya'ya başlayan bu göç, daha sonra örgütlü olarak Fransa, Avusturya, Hollanda, Belçika, İsviçre ülke derede yöneldi. 1970'lerde Batı ekonomileri bir durgunluk dönemine girip iş gücü talepleri azalınca Libya, Suudi Arabistan, Ürdün, Irak gibi Arap ülkelerine göç başladı.

Resmî kanallar yoluyla bazı yıllarda yurt dışına giden işçi sayısı: 1961'de 1 476, 1965'te 51 520, 1970'te 129 575, 1980'de 28 503, 1982'de 49 388, 1985'te 47 353, 1990'da 47 707, 1985 sonunda, yurt dışındaki toplam işçi sayısı 1 071 313 kişi iken, 1991 yılı sonunda bu rakam 1 313 598 dir.

Bunlara çocuklar ve çalışmayan işçi eşleri de eklendiğinde bu sayı 2 869 644 yükselmektedir. yurt dışındaki bu işçi ve ailelerin %93 'ü Avrupa ülkelerinde, %5,5 'i Orta doğu ülkeleri, Kuzey Afrika ülkeleri ve Kıbrıs'ta yüzde 1,5 'i Avusturya'da yaşamaktadır. Avrupa ülkelerinde yaşayan 2 659 824 Türk vatandaşının %42 'si (1 125 095) işçidir.

Almanya'nın 1967 'de iş gücü talebini kısaltmaya başlaması, o dönene kadar çok sayıda olmayan kaçak işçi Göçünü hızlandırmıştır. 1980 'den sonra, Avrupa ülkelerinin büyük bir bölümünün vize uygulaması nedeniyle bu ilçelere göçler, aile birleşmeleri biçimini almış ve göç eden aile sayısında düşme olmuştur. 1984-1985 yılları arasında, Almanya'ya gitmiş olan Türk vatandaşı sayısı 86 589 iken, 1989 yılında bu rakam 85 679 dur.

Almanya'dan ayrılarak kesin dönüş yapanlar 1984-1985 yılları arasında 256 715 kişiyken, 1989'da 37 666 kişidir.

1985'te yurt dışına göç eden 47 353 işçinin %99 'u Orta doğu ülkelerine ve Libya'ya gitmiştir. Bunlardan 35 067 (%74) Suudi Arabistan 'ı, 9 680 kişi (%20) Libya'yı, geri kalan bölümü diğer Arap ülkelerini seçmiştir. 1990'da ise yurt dışına göç eden 47 707 işçinin 33 077 'si (toptan göç edenlerin yüzde 69'u) Suudi Arabistan'a, 8 606 sayısıyla ( toplamın yüzde 18'i) Libya'ya gitmiştir. Geri kalan 6 024 işçi (toplam %13'ü) diğer ülkelerde çalışmaktadır.

İç  Göçler

Türkiye'de, özellikle 1950'li yıllardan sonra, tarımda üretilen teknolojinin hızla değişmesi ve karayollarındaki gelişmeye koşut olarak ulaşım olanaklarının artması ile kırsal kesimlerinden kentsel merkezlere doğru yoğun bir nüfus akımı başlamıştır. Yüksek doğurganlık da beslediği bir nüfus baskısı ile, daha iyi bir yaşam düzeyi ve iş olanakları sağlamak amacıyla yapılan bu göçler, önce il içinde kırdan kente doğru olmuş, ancak birçok ilin bu nüfusun istihdam edecek olanaklardan yoksun olması nedeniyle, ikinci bir aşama olarak Büyük Sanayi ve Ticaret merkezlerine artmıştır. İç göçlerin dağılımında, çekim merkezi olarak, baştan beri nüfusu 500 binin üzerinde olan kentler başta gelmektedir.

İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin ve Hatay 1950'lerde en önemli çekim merkezleri iken, bu tarihten sonra bu illere Kocaeli, Bursa, Sakarya, Eskişehir, Zonguldak gibi sanayileşen illerde katılmıştır. Önemli göç alan diğer merkezde arasında ekonomisi tarım ağırlıklı illerde (Aydın, Manisa gibi) bulunmakta birlikte bu kentlere göçler genellikle mevsimliktir, çünkü sanayi bitkileri üretim ağır bastığı tarımsal yapıya sahip olan bu illerde, hasat ve ekim zamanlarında çok sayıda tarım işçisine gereksinim duyulmaktadır.

1985 yılı verilerine göre, Tunceli başta olmak üzere en çok nüfus kaybeden iller sırasıyla şunlardır: Kars, Erzurum, Gümüşhane, Sivas, ağrı, Artvin, Muş, Bingöl, Giresun, Erzincan, Siirt ve Sinop.

İllerin aldıkları ve verdikleri göçler göz önüne alındığında; Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Denizli, Bursa, Eskişehir, Hatay, Mersin, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ 'dan oluşan 18 ilin nüfusunun göç yolu ile arttı, diğer illerin ise göçler nedeniyle nüfus kaybettiği görülür.

Göç eden nüfus 15-24 ve 25- 44 üretken yaş grupları ile erkek nüfusun ağırlıklı bir yeri vardır. Bu durum, göçlerin aile ölçeğinde olmayıp aile reisi düzeyinde geliştiğini göstermektedir.