toplumsal sözleşme, toplumsal sözleşme nedir

Toplumsal Sözleşme

Halkın rızası politik meşrutiyet için gerekli bir koşul olması toplumsal sözleşmenin temel görüşüdür. Klasik politik düşünce, bireylerin devletten yoksun olsa dahi, klasik politik düşüncesi vasıtası ile devletten yoksun oldukları halde, kendi haklarını kendilerini korumaya yöneliktir. Bu düşünceye göre devletsiz olarak da bireyler kendi kânunlarını koyup yaşama hakları vardır. Devletsiz bir ütopya olarak görünür, bu düşünce anarşistlerin bu düşünceye kendilerini yatkın görürler ve uygulamak isterler. Bu düşünceyi benimseyen kişiler ise ve öne atanlar, Locke ve Rousseau olarak bilinir. Doğa durumu olarak tanımlar bireylerin birbirine eşit güçte olduğunu ve bireylerin kendi koydukları kânunlara kendileri uyum sağlamasını beklemektedir. Hiç kimsenin kimseden üstün olmaması bir durum söz konusudur, bu görüşte böylece bireylerin doğal özgürlüklerine kavuştuklarını düşünür.

Hobbes ise bu iki kişiden ve bu düşünceden bağımsız düşünür. Hobess’e göre insan yaşamı vahşi yoksul ve kısa olmakla birlikte, insanın temel amacı hayatta kalmaktır. Hobbes’e göre insanın ölüm korkusu ve kendisinin koruma içgüdüsü varoluş bir durumdur ve bu durumu insanın kendi kendine bir otoritenin koymadığı yasalar şeklinde yapması pek mümkün değildir. İnsan kendi yaşamını güvence altına alması için her türlü şeyi yapabilir, bu durumda otorite boşluğu insanlar arasında birtakım düzensizlikleri ve kargaşayı ortaya çıkarma ihtimali vardır. Otoritenin boşluğunda toplumsal ilişkilerin sekteye uğrama ihtimalini göz önünde tutar.

 

Her üç yazarında toplumsal anlamda bir düzen sunduğunu görmek mümkündür. Hobbes’in sunduğu düzen bugün ve geçmişte var olan ve olmaya devam edecek olan bir düzendir, insanlar hiçbir zaman Rousseau veya Locke doğa durumu teorisindeki gibi yaşama durumları olmamıştır, olsa dahi düzensizlik ve kargaşa hâkim olması içten bile değildir.

Haklar

Çalışma hakkı eğittim hakkı kürtaj hakkı vb. toplumdaki insanların birtakım haklarını devletin kendisi ve kurumlarının sağlaması lazımdır ve bunları toplumdaki insanlar devletten talep eder. Öyle ki ebeveyneler çocuklarına birtakım haklar vermek zorunda ve çocukları birtakımım kurallara uymak zorunda, aynı şekilde devletle toplumdaki bireyler arasında öyle bir ilişki söz konusudur; bu haklar konusunda birçok siyaset düşünürü birtakım makaleler yazılılar yazmıştır ve adalet sosyal eşitlik kavramlarına göre bireysel haklar tarihin her safhasında daha az tartışma konusu olmuştur.

Yükümlükler

 Yükümlük bireyin isteği doğrultusunda veya isteği dışında toplum içinde yaptığı veya yapmak zorunda olduğu davranışları kapsamaktadır. Toplumdaki insanların kânunlara uymak, vergilerini ödemek suçtan uzak durmak gibi yükümlükleri vardır. Bunları yapmadıkları taktirde alacakları cezai yaptırımlar kendilerini bağlamaktadır. Yaşam hakkı da devletin vatandaşına sağlaması gerektiği haklardan biridir, devletin yükümlüklerinden biridir devletin temel birkaç yükümlükleri vardır bunların en temelinde vatandaşına yaşan hakkı sunmasıdır.